MARKA HUKUKUNDA İHTİYATİ TEDBİR TÜRLERİ

Geçici hukuki korumalar, hukuk devletinde, devletin üzerine aldığı gerçek, kapsamlı ve etkili bir hukuki koruma sağlamanın sonucudurlar.[1] Hak arayanlar, yargılamanın uzun sürmesi sebebiyle ortaya çıkabilecek risklere karşı geçici hukuki korumalar sayesinde korunabilmekte ve bu yolla etkin hukuki koruma da sağlanmış olmaktadır.[2] Uygulamada en sık rastladığımız geçici hukuki koruma kurumu olan ihtiyati tedbir süreci, dava sonunda kurulacak hükmün ifası anında ortaya çıkacak olası kayıpları önlemeyi hedeflemektedir. Bu çalışmamızda sınai mülkiyet hakkı olan marka hakkının ihlal edilmesine yönelik hukuki süreçlerde ihtiyati tedbir kurumunun icrası incelenmektedir.

  • MARKANIN TANIMI VE MARKA HAKKI

Marka konusunda kanunda geçen tanımlamaları incelemeden önce çeşitli kaynaklarda yer alan marka tanımlarından bahsetmek gerekir. Marka bir tanıma göre “bir nesnenin ve özellikle ticari malların, emtianın tanıtılmasına, benzerlerinden ayırt edilmesine yarayan işaretlerdir.[3] Bir başka yerde ise “bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla kullanılan her türlü işaret” denilmiştir.[4] Markayla ilgili diğer bazı örnek tanımlarda şunlardır. Marka kendiliğinden bir ticari değer olup sınai mülkiyet haklarından biridir.[5] Marka üzerine konulduğu eşyanın ya da hizmetin belli bir işletmeye ait olduğunu gösteren veya eşyayı ya da hizmeti piyasadaki benzerlerinden ayırt etmeye yarayan tanıtma ve ayırt etme işaretidir.[6]

Marka hakkı, hukuki olarak tescil sahibinin rızası olmadan markanın kullanılmasının önlenmesini sağlayan mutlak bir haktır.[7] Marka hakkı, herkesin kullanımına açık olan bir işaret seçerek kendisini sicile tescil ettiren kişiye bırakılmakta ve onun üzerinden de herkese karşı ileri sürülebilen ve herkesçe uyulmasını zorunlu kılan mutlak bir hak oluşturmaktadır.[8]

Türk hukukuna göre marka üzerinde iddia edilecek hak; parayla ölçülebilen, miras yoluyla kazanılabilen, devri ve dolayısıyla da rehnedilmesi ve haczedilmesi caiz, herkese karşı ileri sürülebilecek mutlak bir hak olarak tanımlanmaktadır.[9] Marka hakkı doğal olarak sahibi olan kişi veya kuruma markayı kullanmada, markadan yararlanmada ve marka üzerinde tasarrufta bulunmada kişinin tek başına kullanacağı hak ve yetkiler sağlamaktadır.

  • İHTİYATİ TEDBİR TANIMI VE ŞARTLARI

İhtiyati tedbir, yargılamanın gerçekleştiği süreçte elde edilmek istenen hakka gelecek muhtemel zararın ortadan kaldırılması ve dava konusu hakkın korunması için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan bir geçici hukuki koruma türüdür. İhtiyati tedbir öğretide “kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş, geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır”[10] şeklinde tarif edilmektedir. Bu tanımdan da anlaşılabileceği gibi ihtiyati tedbir, dava sonunda verilecek olan hükmün icrasına yönelik tehlikeleri bertaraf etmeyi amaçlar.

İhtiyati tedbir, yargılama başlamadan önce veya yargılama esnasında, kesin hüküm verilene kadarki süre zarfında hukukî durumlarında veya dava konusunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş, geçici nitelikte bir hukukî korumadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesinin 1. fıkrası uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyatî tedbir kararı verilebilecektir. Anılan hükümde ihtiyatî tedbirin şartları genel olarak düzenlenmiştir. Ancak kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbirler açısından temel iki şartın bulunmaktadır. İhtiyati tedbir talebine konu olan bir hakkın mevcut olması ve bu hakkı veya hakka konu olan şeyi tedbiren korumayı gerekli kılan sebep veya sebeplerin bulunması şartları temel iki şartı oluşturmaktadır.

  • MARKA HUKUKUN AÇISINDAN İHTİYATİ TEDBİR

Marka hukukunda ihtiyati tedbir, sıkça karşımıza çıkan bir kurum olup ihtiyati tedbire karar verilebilmesi için birtakım şartların mevcut olması gerekmektedir. Bu koşullar Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Sınai Mülkiyet Kanunu’nda ayrı ayrı düzenlenmekle birlikte marka hukukunda hangi koşulların geçerli olması gerektiği tartışılmalıdır. Örneğin 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (“SMK”) 159. maddesinde sınai mülkiyet haklarına tecavüz halinde talep edilebilecek ihtiyati tedbirin kapsamı düzenlenmiştir. Özel düzenleme bulunan hallerde, bu konudaki özel hükümlerin öncelikle uygulanması (m. 406/2), özel hüküm bulunmayan konularda veya genel hükümlere atıf yapılan yerlerde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki ihtiyati tedbire ilişkin hükümlerin uygulanması gerekir.

SMK 159. maddesine göre, “Bu Kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.” Kanun metninden de anlaşılacağı gibi bir sınai mülkiyet hakkı olan marka hakkını ihlal edecek şekilde kullanıldığına ilişkin veya kullanılacak olmasına ilişkin etkin çalışmalar yapıldığına dair delillerin varlığı halinde, dava açma hakkı olan kişiler mahkemeden ihtiyati tedbir talep edebilirler. Marka hakkını ihlal edecek şekilde, kullanıldığını veya kullanılacağını ispat eden kişiler ihtiyati tedbir kararı verilmesi halinde açılmış veya açılacak asıl davada verilecek olan hükmün icrasını mümkün kılmayacak tehlikeyi bertaraf etmiş olacak ve hükmün etkinliğini koruyacaktır. İhtiyati tedbir açılacak olan asıl dava ile birlikte talep edilebileceği gibi dava açıldıktan sonra da talep edilebilecektir.

Kanun maddesinde de belirtildiği üzere ihtiyati tedbiri ancak dava açma hakkı olan kişiler talep edebilir. Bu kişiler marka hakkı sahibi ve sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa inhisari lisansa sahip olan kişilerdir. İnhisari olmayan lisans hakkı sahibinin ise dava açma hakkı bulunmamaktadır.[11]Ancak inhisari olmayan lisans hakkı sahibi, marka hakkının ihlali dolayısıyla dava açma hakkı sözleşmede açıkça sınırlandırılmamışsa, marka hakkı sahibinden dava açılmasını talep edebilecektir. Marka hakkı sahibi talebi reddeder yahut bildirimden itibaren üç ay içinde ihtiyati tedbir davasını açmaz ise inhisarı olmayan lisans hakkı sahibi kendi namına ve menfaatlerinin gerektirdiği ölçüde ihtiyati tedbir davası açabilir. Ancak etkin bir zarar tehlikesinin varlığı halinde inhisarı olmayan lisans hakkı sahibi üç aylık süre geçmeden de mahkemeden ihtiyati tedbir talebinde bulunabilecektir.[12]

Fikri ve sınai mülkiyet hukuku bakımından ortaya çıkan hak ihlallerine yönelik en önemli yaptırımlar; tazminat, men ve sonucun ortadan kaldırılmasına yönelik davalardır. Ancak meydana gelen hak ihlallerinin söz konusu yaptırımlarla önüne geçilebilmesi bakımından gerçekleştirilen yargılama, kimi zaman yaptırımın uygulanmasını anlamsızlaştıracak derecede uzayabilmektedir. Bu noktada, yaptırımların amacına ulaşmasını sağlayabilme bakımından ihtiyati tedbirlere başvurulmaktadır. Ayrıca fikri ve sınai mülkiyet hukukunda hakkın korunması diğer hukuk dallarına göre daha ivedi olmayı gerektirmektedir. Öyle ki; bu alanda yenilikler daha hızlı gerçekleşir ve örneğin patent hakkına konu olan bir buluş, üzerinden çok uzun bir süre geçmeksizin özelliğini kaybedip zamanla eskiyebilir. Bu nedenle, bu alanda ihtiyati tedbirler, hakların mahiyeti bakımından son derece önem taşımaktadır.[13]

  • MARKA HUKUKUNDA VERİLECEK İHTİYATİ TEDBİR KARARLARI
    1. GENEL OLARAK

Sınai hakka sahip olan veya sınai hak sahibi, ya da kanunun yetkili kıldığı kişilerin hangi tür tedbirleri talep edebilecekleri Sınai Mülkiyet Kanunu’nda genel hatlarıyla düzenlemiştir. SMK’nın 159/2. Maddesi, uygulamada en sık görülen tedbir türlerini içermektedir. Ancak mahkeme, SMK 159/2’deki tedbir türleriyle sınırlı kalmak zorunda değildir. Şöyle ki; hakim, somut olayın gereklerini dikkate alarak Sınai Mülkiyet Kanunu’nun düzenlediği tedbir türlerinden başka tedbirlere de karar verebilir. Çünkü SMK’nın 159/2. maddesinde “özellikle aşağıdaki tedbirlere karar verilir.” ifadesi yer almaktadır. Bu maddede tedbir türleri; durdurma-önleme, el koyma ve teminat olmak üzere üç şekilde düzenlenmiştir. Kanunda yer alan “özellikle” ifadesinden, tedbir türlerinin sınırlı sayıda olmadığı anlaşılmaktadır.[14] Ayrıca marka hakkının ihlali halinde SMK madde 159 hükmü uyarınca ihtiyati tedbir talep edilebileceği hüküm altına alınmışsa da kanun maddesinin 3. fıkrası uyarınca da İhtiyati tedbirlerle ilgili Sınai Mülkiyet Kanunu’nda hüküm bulunmayan hususlarda Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Yine Kanunun bu maddesinden marka hakkı sahibinin, marka hakkını ihlal teşkil edecek şekilde kullanıldığına ilişkin veya kullanılacak olmasına ilişkin ciddi çalışmalar yapıldığına dair delilin varlığı halinde, dava açma hakkı olan kişilerin mahkemeden ihtiyati tedbir talep edebileceği açıkça anlaşılmaktadır. Belirtmek gerekir ki; fikri haklara karşı yönelik hallerin, zarara sebebiyet vermese dahi, tekrar eski hale dönemeyecek bir durumu ortaya çıkarması yüksek olasıdır.

  1. ŞARTLARI

SMK 159. maddeye göre ihtiyati tedbir talep edebilmek için iki şart öngörülmüş olup bunlar; kullanımın marka hakkına tecavüz edecek şekilde gerçekleşmesi veya tecavüzün gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığının ispat edilmesidir. İhtiyati tedbir talebinin değerlendirilmesinde, talebin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi aranır.[15] SMK m.159 uyarınca ihtiyati tedbir talep eden hak sahibi, ilk olarak SMK’nın 29. Maddesinde öngörülen tecavüz halleri ile örtüşen bir eylemin varlığını yahut markanın kullanılması için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ortaya koyabilmesi gerekir.[16] Ciddi ve etkin çalışma, markanın kullanılması konusunda fiilen girişimlere başlanmasını ifade eder. Ancak yalnızca düşünce açıklaması yeterli değildir.[17]

  1. TECAVÜZ TEŞKİL EDEN FİİLLERİN ÖNLENMESİ VE DURDURULMASI

Sınai Mülkiyet Kanunu, 159. maddenin 2. bendinde sayılan tedbir türlerinin ilki önleyici ve durdurucu tedbirlerdir. Bu tedbirler, SMK’nın 7. maddesinde yer alan marka hakkı sahibinin yasaklama yetkisi içeren maddede örneklenmiştir. Tescilli markayı oluşturan işaretin hak sahibinin izni olmadan kullanılması buna örnek gösterilebilir. Ayrıca, bu fiiller 29. Maddeye göre de tecavüz teşkil etmektedir. Yine 7. madde, belli birtakım kullanım şekillerini saymış ve bu saydığı kullanım şekillerinin yasaklanabileceğini hüküm altına almıştır. Önleyici ve durdurucu nitelikteki ihtiyati tedbir kararları, SMK’nın 7. ve 29 maddelerinde yer alan tecavüz hallerinden birinin gerçekleşmesi durumunda, marka hakkı sahibi tarafından talep edilir. Burada durdurma ve önleme tedbirleri, tecavüz fiilini önlemeyi veya devam eden tecavüzün sona ermesini amaçlar. Durdurma ve önleme tedbirinin talep edilebileceği hallere örnek olarak, SMK’nın 7. maddesinde hak sahibinin yasaklayabileceği fiiller örnek gösterilmiştir. Tescilli işaretin izinsiz taşıyan malın üretilmesi, ambalajlanması, stoklanması, ithal veya ihraç edilmesi, reklamlarda kullanılması ve tüm bu eylemlere hazırlık yapılması da, durdurma ve önleme tedbirinin talep edilmesi için yeterlidir. Önleyici ve durdurucu nitelikte ihtiyati tedbir kararının içeriği, açık ve anlaşılır olması gerekir. Önleyici ve durdurucu tedbir kararlarına en açık örnek, hükümsüzlük davalarında görülür. Öğretide ise hükümsüzlük davalarında, marka hakkının üçüncü kişilere devredilmesinin engellenmesi veya marka hakkı sahibinin tasarruf yetkisinin kısıtlanması önleyici tedbir niteliğinde olduğuna dair görüşler bulunmaktadır.

Marka hakkına tecavüzün önlenmesi ve durdurulması hususundaki ihtiyati tedbirler genelde yapmama edimini içerir. Bu bakımdan, söz konusu tedbirler eda amaçlı ihtiyati tedbirlerdir. Belirtmek gerekir ki; marka hukukunda tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması hakkındaki ihtiyati tedbir kararları genellikle esasa ilişkin verilecek hükümle aynı sonucu kapsamaktadır ve bu durum HMK uyarınca davanın ve uyuşmazlığın esasını halleder şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmez kuralının esnetilmiş halini ortaya koymaktadır.

Nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/2117E. 2020/2329K sayılı kararı ile marka hakkına tecavüz teşkil eden fiilin önlenmesi ve durdurulması hakkındaki ihtiyati tedbir kararı hakkında yerel mahkemenin “taleplerinin yargılamayı gerektirmesi nedeniyle reddine” kararını kaldırarak “Tedbir talep eden tarafın, markanın tescil edildiği şekilden farklı olarak kullanımın önlenmesi ve refi ile markanın davacı tarafa ve davacının lisans verdiği kişilere karşı kullanılmasının önlenmesi ve ilanın kaldırılması yönünden tedbir talep etmekte hukuki yararının bulunduğu, yaklaşık ispat koşullarının oluştuğu, ilk derece mahkemesince tedbir talebinin reddine ilişkin kararın yerinde olmadığı kanaatiyle, talep edenin istinaf talebinin kabulüne” şeklinde hüküm kurmuştur.

Yüksek Mahkeme kararından da görüleceği üzere marka hukukunda davanın esasını halleder şekilde ihtiyati tedbir kararı verilebilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken ve tedbir taleplerinin incelenmesinde önemli olan husus yaklaşık ispat kurallarının olup oluşmadığıdır.[18]

  1. TECAVÜZE KONU ÜRÜNLERE VE BUNLARIN ÜRETİMİNDE MÜNHASIRAN KULLANILAN VASITALARA EL KONULMASI

Sınai Mülkiyet Kanunu, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyan bir ürünün, Türkiye sınırları içinde gümrükte bulunması halinde, bu tecavüzün ortadan kaldırılması için hak sahibine birtakım yetkiler tanımıştır.  Hak sahibi bu tedbir vasıtasıyla asıl dava sonuçlanıncaya kadar tecavüz teşkil eden ürünlerin muhafaza altına alınmasını ve bu ürünleri üretmeye yarayan araç, cihaz, makine gibi vasıtalara el konulmasını talep edebilmektedir.[19]

SMK’nın 29. maddesi, taklit markalı ürünün ithal veya ihracının tecavüz teşkil ettiğini, düzenlemektedir. SMK’nın 7. maddesine göre ise marka hakkı sahibi, izni olmaksızın markayı oluşturan işareti taşıyan malların ithal veya ihracını engelleme yetkisine sahiptir. Kanun kapsamında, tecavüz teşkil eden bu neviden fiillerin engellenmesi için SMK 159/2-b’deki gümrük veya serbest bölgelerde tecavüze konu mallara el konulması ve saklanması tedbiri getirilmiştir. Böylece, gümrük veya serbest bölgelerde tecavüz teşkil eden mallara ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilebilmektedir. SMK’nın 159/2-b’deki düzenlemesine göre, tecavüze konu edilerek üretilen mallara veya ithal edilen tecavüze konu eşyaya gümrükte, serbest liman bölgesinde el konulabilecektir.

  1. TEMİNAT VERİLMESİ

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ihtiyati tedbire ilişkin düzenlemeleri içinde yer alan teminat türü, ihtiyati tedbir yargılamasında tedbir talep edenin haksız çıkması halinde, karşı tarafın zararlarını tazmin etmek bakımından kullanılan bir araçtır. SMK’nın 159/2-c maddesinde yer alan teminat ise ihtiyati tedbir yargılamasında düzenlenen teminat kavramlarından daha farklıdır. Buna göre, tedbir talep edenin yatırdığı teminata hükmedilmesinin sebebi, talep eden ile karşı taraf arasında menfaat dengesinin kurulmasının amaçlanmasıdır. Olumsuz etkilerin engellenmesi açısından mahkeme, ihtiyati tedbir kararı nedeniyle karşı tarafın veya üçüncü şahısların uğrayacağı zararların ortadan kaldırılması adına, mahkemenin uygun gördüğü bir teminata karar verecektir.  Böylece tedbir talep eden kişi mahkemenin karar verdiği teminatı yatırarak, karşı tarafın uğraması muhtemel zararını güvence altına almış olacaktır. SMK’nın 159. maddesi alışılmışın aksine teminatı bir tedbir türü şeklinde düzenlemiştir. SMK’nın 159. maddesinde düzenlenen tedbir türü, ne aleyhine tedbir kararı verilen kişinin muhtemel zararının tazmini için tedbir talep eden tarafından yatırılan, ne de aleyhine tedbir kararı verilen kişinin, tedbiri kaldırmak ya da değiştirmek maksadıyla yatırdığı teminattır. Kanun’un 159/2.-c maddesinde, herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi şeklinde ihtiyati tedbirde, HMK’da 392. madde “İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır.” hükmünden farklı olarak karşı tarafın yani marka hakkına tecavüz ettiği iddia edilen tarafın teminat yatırması düzenlenmiştir. Öğretide de SMK’da düzenlenmiş olan bu teminatın geleneksel teminat türlerinden farklı olduğu ve dava konusunun korunması üzerine olduğu görüşü benimsenmiştir. Yargı içtihatlarında da bu ihtiyati tedbir türü “ters teminat türü” olarak adlandırılmıştır.[20]

Teminat tedbirinde marka hakkına yönelik tecavüzden doğan zararın istendiği bir davada, tedbiri talep eden taraf, karşı tarafın teminatı karşılayacak bir maddi varlığını ortaya koymasını istemektedir. Burada tazminat talep edilen asıl davada istenen sonuca ihtiyati tedbir ile karar verileceği nedeniyle hakimin tecavüzün gerçekleştiğine ilişkin kanaate ulaşması önem arz eder. Bu nedenle tecavüzün açık bir şekilde anlaşılması ve mevcut olması gerekir. Bir yandan da genellikle marka hakkına tecavüz davasında karar verilen teminat tedbirinin, işin esasını çözümler nitelikte olduğu da eleştirilmektedir. Neticede bu davalarda dava konusu elde edilecek şey para alacağı olup ihtiyati tedbirle de elde edilen sonuç ifa niteliğinde bir sonuçtur.

SONUÇ

Çalışmamızdaki açıklamalar ışığında marka hakkına yönelen tecavüzlere karşı dava açmak, markaya yönelen tecavüzün önlenmesi için yeterli olmayacağı gibi telafisi güç yahut yerine getirildiğinde önemi kalmayacak hükümlerdeki riskleri bertaraf etmeyecek ve burada geçici hukuki korumalara başvurulması zaruri hale gelmiştir. Marka hukuku bakımından hükmedilebilecek ihtiyati tedbirler 6769 sayılı SMK’nın 159. maddesinde düzenlenmiş olup, madde hükmünde bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir. Bu düzenleme kapsamında marka hakkına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşen kullanımı veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını yaklaşık olarak ispat eden hak sahipleri ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep edebilecektir. Marka hukuku alanında açısından asıl dava sonuçlanıncaya kadar marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi için ihtiyati tedbir müessesesi nispeten farklı hukuk dallarına göre daha fazla önem arz etmektedir.

Özetle, marka hakkı gibi soyut bir hakkın ihtiyati tedbir yoluyla korunmasında öncelikle, Sınai Mülkiyet Kanunu çerçevesinde, tecavüzün meydana gelip gelmediği veya tecavüz tehlikesinin oluşup oluşmadığı saptanmalı; yine karşı tarafın menfaatlerini korumaya  ve dengeyi sağlamaya yönelik uygun bir ihtiyati tedbire yer verilmelidir. 02.01.2024

[1] ÖZEKES, Muhammet: “Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda İhtiyati Tedbirler”, DEÜHFD, 2002/2, s. 93.

[2] AKKAN, Mine: “Medeni Usul Hukukunda Etkin Hukuki Koruma”, MİHDER, S: 6, 2007/1, s. 61.

[3] DÖNMEZ İrfan: Markalar ve Haksız Rekabet Davaları (İstanbul, 1992), s. 1.

[4] TEKİNALP, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, 3.bası, 2004, s.339

[5] CAMCI Ömer, Haksız Rekabet Davaları (İstanbul, 2001), s. 127

[6] CENGİZ, Dilek: Türk Hukukunda İktibas ve İltibas Suretiyle Marka Hakkına Tecavüz (İstanbul, 1995), s.1.

[7] TEKİNALP, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, 3.bası, 2004, s.21.

[8] KARAN, Hakan; KILIÇ, Mehmet: Markaların Korunması- 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, Ankara 2004

[9] KARAYALÇIN, Yaşar, “Ticaret Hukuku Dersleri-I. Giriş Ticari İşletme”, 3.baskı, Ankara 1968, s.412 The Journal Of Europe – Middle East Social Science Studies ISSN: 2149-6439, July, 2015, Volume: 1, Issue: 1, s:39-48 44

[10] PEKCANITEZ, Hakan/ATALAY, Oğuz/ÖZEKES, Muhammet, Medeni Usul Hukuku, , 4. Bası, 2016, syf:619

[11] MADDE 158- Lisans alanın dava açması ve şartları (1) Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa inhisari lisansa sahip olan kişi, üçüncü bir kişi tarafından sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hak sahibinin bu Kanun uyarınca açabileceği davaları, kendi adına açabilir.
(2) İnhisari olmayan lisans alan, sınai mülkiyet hakkına tecavüz dolayısıyla dava açma hakkı sözleşmede açıkça sınırlandırılmamışsa, yapacağı bildirimle, gereken davayı açmasını hak sahibinden ister. Hak sahibinin, bu talebi kabul etmemesi veya bildirim tarihinden itibaren üç ay içinde talep edilen davayı açmaması hâlinde, lisans alan, yaptığı bildirimi de ekleyerek, kendi adına ve kendi menfaatlerinin gerektirdiği ölçüde dava açabilir. Bu fıkra uyarınca dava açan lisans alanın, dava açtığını hak sahibine bildirmesi gerekir.
(3) Lisans alan, ciddi bir zarar tehlikesinin varlığı hâlinde ve söz konusu sürenin geçmesinden önce, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. Mahkemenin tedbir kararı verdiği hâllerde talepte bulunan lisans sahibi dava açmaya da yetkilidir. Bu hâlde ikinci fıkradaki şartlar yargılama devam ederken tamamlanır.

[12] İstanbul BAM, 16. HD., E. 2020/2177 K. 2021/25 T. 14.1.2021 “Yasanın anladığı şekilde tam ispat değil yaklaşıp bir ispat gerekmekte olup, mevcut delillere göre yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği anlaşılmakla davalı yanın istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.” İstanbul BAM, 16. HD., E. 2019/1878 K. 2019/1755 T. 17.9.2019 “Rapor içeriğinde yapılan bu belirleme ve rapor ekinde sunulan görseller değerlendirildiğinde davacı yanın iddiaları yönünden kısmen yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği anlaşılmıştır. 6769 sayılı SMK’nun 159/1 maddesi uyarınca bu kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. Buna göre, davacı vekilinin ihtiyati tedbir taleplerinin yeniden değerlendirilerek uygun görüldüğü ölçüde ve teminat mukabilinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle bu talebin reddi usul ve yasaya aykırıdır.”

[13] DEREN-YILDIRIM, Nevhis: Haksız Rekabet Hukuku ile Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukuku’nda İhtiyati Tedbirler, 2. Baskı, İstanbul 2002, s. 5 vd.

[14] Yasaman, Hamdi/Altay, Anlam/Ayoğlu, Tolga/ Yusufoğlu, Fulurya/Yüksel, Sinan (2004) Marka Hukuku Şerhi, Cilt: II, s. 1213

[15] İstanbul BAM, 16. HD., E. 2020/1260 K. 2020/1578 T. 2.10.2020 “davalıya ait www…..com alan adlı internet sitesindeki görsellerin çıkartılmasına, mümkün olmadığı takdirde siteye erişimin engellenmesine)”

[16] Yasaman, Sınai Mülkiyet Kanunu Şerhi, Cilt 3, Ankara 2021, syf:3375.

[17] 21. HD., E. 2011/10666 K. 2011/9198 T. 31.10.2011
“Somut olayda, mahkemece yargılama sırasında işin esasını çözecek şekilde ihtiyati tedbir, kararı verilmesi mümkün olmadığı halde 6111 sayılı Yasadan yararlanmanın gecikmesi halinde doğabilecek bir tehlike veya ciddi zarar olabileceği gerekçelendirilmeksizin, yargılama sırasında davacının 6111 sayılı Yasadan yararlanması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilerek , henüz sigortalılık süresi kesinleşmeden davalı Kurumun bu yönde işlem yapmaya zorlanması isabetsiz olup, bu durum hukuki sorumluluğa yol açabileceği gibi hüküm fıkrasında davacının 6111 sayılı Yasadan yararlanabileceğinin tespitine karar verilerek taraflar arasındaki bu konudaki hukuki ihtilafı esastan çözmek gerekirken işin esasını çözümlemeyip ihtilafı ortada bırakarak geçici olarak çözümleyecek biçimde davacının 6111 sayılı Yasadan yararlanması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmiş olması da hatalı olmuştur.”
İstanbul BAM 16. HD., E. 2020/1647, K.2020/1720, T.16.10.2020
“SMK 159. maddesi ve HMK 389. madde gereğince yaklaşık ispat koşullarının gerçekleştiği anlaşılmakla, tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi yerinde olmadığından”

[18] TEKİNALP, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuk, 2012, s.30, no.101

[19] İstanbul BAM, 16. HD., E. 2019/15, K. 2019/109, T. 18.1.2019

[20] İstanbul BAM 16. HD., E. 2019/1127, K.2019/1135, T.20.05.2019