TÜKETİCİ MAHKEMELERİNİN GÖREV ALANI, YAPISI VE KARARLARI

 

  1. Tüketici Mahkemelerinin Görev Alanı
    • Kanuni Tanımı

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Tüketici Mahkemeleri” üst başlığı altında 73.maddesinin 1. fıkrası, “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” şeklindedir. Bu düzenlemeden de açıkça anlaşıldığı gibi kanun koyucu tüketici mahkemelerinin görev alanına giren uyuşmazlıkları, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğan uyuşmazlıklara dair davalar olarak belirlemiştir. Bu bağlamda kanunda sözü geçen “tüketici işlemi” kavramına hangi tür işlemlerin dâhil olduğunun belirlenmesi esastır. 6502 sayılı Kanunun 3. maddesinin 1. bendinde tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” şeklinde tanımlanmıştır.[1] 

  • Görevleri

6502 sayılı Kanun’un 73/1 maddesinde tüketici mahkemelerinin görevi“Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” şeklinde belirlenmiştir. Burada tüketici işlemi kavramı çözüm noktası olmaktadır. 6502 sayılı Kanun 3/1-l maddesinde “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” biçiminde tanımlanan tüketici işlemi kavramı ile kanunda herhangi bir belirsizliğe yer verilmemiş ve örneklerle de pekiştirerek açıklanmıştır.[2] 4077 sayılı Kanun döneminde tüketici mahkemelerinin görevine giren konular, 6502 sayılı Kanunda açıklandığı kadar açık biçimde ifade edilmemiş ve yalnızca Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da düzenlenmiş sözleşmelerden doğacak her türlü ihtilafın tüketici mahkemelerinde çözümlenmesi gerekir görüşü doktrinde bir kısım yazarlar tarafından savunulmuştur.[3] Bu görüşler ışığında 6502 sayılı Kanunda tüketici işlemi olarak; eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık gibi sözleşmelerin sayılmış olmasının esas nedeni de bir önceki Kanun dönemindeki uygulamalar olmuştur. 6502 sayılı Kanun ile birlikte sınırlanmaksızın tüm sözleşmeler, tüketicinin taraf olması koşuluyla, tüketici işlemi olarak kabul edilecek ve bu nedenle tüketici mahkemelerinin görev alanına girecektir.[4]

  • Tüketici Mahkemelerinde Görev Yönünden Parasal Sınır

Tüketici mahkemelerinde ikame edilecek davalarda dava konusu belli bir alacak veya tazminata ilişkin olan uyuşmazlıklarda dava açılabilmesi için miktarına bağlı şekilde önce tüketici hakem heyetine başvuru zorunludur.Tüketici mahkemesinin görevi konusundaki parasal sınırlar ve usuller 6502 sayılı yasanın 68. maddesinin verdiği yetkiyle çıkarılan tebliğlerle her yıl yenilenmektedir. 2024 yılı için tüketici hakem heyetlerine yapılacak başvurularda parasal görev sınırı değeri 104.000 TL (yüz dört bin) olup, bu değerin altında bulunan uyuşmazlıklarda, İl veya İlçe Tüketici Hakem Heyetleri görevlidir. İl Tüketici Hakem Heyetleri il sınırları içinde, İlçe Tüketici Hakem Heyetleri ise ilçe sınırları içinde yetkili kabul edilir.

Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklarda ise doğrudan tüketici mahkemesinde dava açılmalıdır. Tüketici hakem heyetlerine yapılacak başvurular, tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu veya tüketici işleminin yapıldığı yerdeki tüketici hakem heyetine yapılabilir. Tüketici hakem heyetleri uyuşmazlık konusuna ilişkin her türlü bilgi ve belgeyi taraflardan, ilgili kurum veya kuruluşlardan isteme yetkisine sahiptir.

İl ve ilçe tüketici hakem heyetlerinin verdiği kararlar bağlayıcıdır. Tüketici hakem heyetinin kararları, İcra ve İflâs Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir ancak tüketici hakem heyetlerinin vekalet ücretine hükmetme yetkisi bulunmamaktadır. Taraflar, tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilmektedir.

  • Tüketici Mahkemelerinde Yetki

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bir dava ikame edilirken nazara alınacak yetki kurallarını genel şekilde hüküm altına almıştır. Ancak özel mahkemelerin görev alanına giren uyuşmazlıklar için özel yetki kuralları da hukuk düzleminde sıkça yer almaktadır. 6502 sayılı Kanun’un 73/5 maddesinde Tüketici davaları, tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesinde de açılabilir.” denilerek kanun lafzı ile kesin yetki kuralı yerine başkaca bir imkan tanındığına dair ibare kullanılmıştır. Burada tüketicinin ikametgah adresinin bulunduğu yargı çevresinde dava açılabileceğine dair hüküm ile özel yetki kuralı getirilmiş ancak genel yetki kurallarını içeren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu bertaraf edilmemiştir. Burada kanun koyucu, tüketicinin hukuki yollara başvurmasının ve haklarını korumasının en kolay ve hızlı şekilde ulaşılabilir şekilde gerçekleştirilmesini amaçlamıştır. Tüketici mahkemelerinin kurulduğu yargı çevrelerinde özel mahkeme sıfatıyla alanına giren uyuşmazlıkları çözümleyeceklerdir. Ancak özel mahkemelerin kurulmadığı yargı alanlarında o alanda mevcut olan genel mahkeme, huzurdaki uyuşmazlığa özel mahkeme sıfatıyla bakacaktır. Yine tüketici mahkemesinde görülmekte olan davaya karşı açılacak karşılık dava da yine asıl davanın görüldüğü tüketici mahkemesinde incelenecektir.

  • Tüketici Mahkemelerinde Arabuluculuk Dava Şartı

28 Temmuz 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a, “Dava şartı olarak arabuluculuk” başlığı ile “73/A” maddesi eklenmiştir. Bu düzenleme ile tüketici uyuşmazlıkları da sınırlı sayıdaki istisnaları hariç tutulmak üzere zorunlu arabuluculuk sürecine tabii edilmiştir. Belirtilen düzenlemeye göre tüketici mahkemesine başvurmadan evvel zorunlu arabuluculuk yolunu tüketmek dava şartı olup, bu şartın yerine getirilmemesi halinde ikame edilen dava dava şartı yokluğundan reddedilecektir. Ancak bu hususun istisnaları mevcuttur. Tüketici hakem heyeti kararlarına itirazlar, tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından kaynaklanan uyuşmazlıklar,ilgili kamu kurum ve kuruluşları, tüketici örgütleri ve Ticaret Bakanlığı tarafından genel olarak tüketicileri ilgilendiren ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a aykırı bir durumun önlenmesine veya durdurulmasına ilişkin tüketici mahkemelerinde açılan davalar, satışa sunulan seri bir malın üretimin veya satışın durdurulması ve malın toplatılmasına ilişkin Kanun mad. 74 uyarınca açılacak davalar ve derdest davalar zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmamıştır. Belirtmek gerekir ki; alacak ve tazminatlarda ise tüketici hakem heyeti görevi kapsamında olan uyuşmazlıklarda da dava şartı arabuluculuk zorunlu değildir. 6502 sayılı Kanun’un 73/A  maddesine göre; tüketici hakem heyetinin görevi kapsamında olan uyuşmazlık söz konusu ise dava şartı arabuluculuğa başvurulmayacak olup tüketici hakem heyetine başvuru yapmak için parasal sınır 2024 yılı için 104.000-TL’dir.

  1. TÜKETİCİ MAHKEMELERİNİN YAPISI

Tüketici mahkemeleri, 28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun”un (TKHK) 73. Maddesi uyarınca kurulmuştur. 6502 sayılı Kanun ile kural olarak; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” Tüketici Mahkemesi, adından da anlaşılacağı üzere tüketici işlemlerinden ve tüketiciye yönelik gerçekleştirilen işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıklar alanında özel görevli bir ilk derece mahkemesidir. Tüketici Mahkemeleri özel ihtisas mahkemeleri olmakla tüketici bakımından hızlı ve etkili çözümlere erişme amacıyla kurulmuştur. 6502 sayılı Kanun’un 73/2 maddesi uyarınca tüketici mahkemeleri görev alanında Bakanlık, tüketiciler ve tüketici örgütleri tarafından açılan davalar 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda düzenlenen harçlardan muaftır.[5]

 

  1. TÜKETİCİ MAHKEMELERİNİN KARARLARI

Tüketici mahkemelerinde yargılama türü olarak basit yargılama usulü uygulanmaktadır. Basit yargılama usulünde dava dilekçesi ve cevap dilekçesi ile dilekçeler teatisi sona ermekte olup birer dilekçe daha verilmesi mümkün değildir. Bu nedenle iddia ve savunma yasağının kısa sürede başlaması yargılamanın hızı açısından önemli bir aşama kaydedilmesini sağlamaktadır.

Tüketici mahkemeleri; görev alanına girmeyen bir uyuşmazlık için ikame edilen davalar açısından görevsizlik kararı verebilmektedir. Burada görevsizlik kararı sürecinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde taraflardan birinin dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup aksi takdirde dava açılmamış sayılıp işlemden kaldırılır. Tüketici mahkemesinin görevsizlik kararına karşı iki hafta içerisinde istinaf kanun yoluna başvuru yapılabilecektir. Burada istinaf incelemesi sonucunda bölge adliye mahkemesinin verdiği karar ilk derece mahkemesinin görevi yönünden kesin karardır. Tüketici mahkemesi kararlarına karşın istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurmak da mümkündür. Burada tüketici mahkemesi tarafından verilen kararın istinaf ve temyiz gibi bir üst mahkeme incelemesine tabi tutulması için öncelikle dava konusu ölçülebilir bir alacak ise kararın her yıl belirlenen parasal kesinlik sınırının üstünde kalmalıdır. Aksi halde miktaren kesinlik sınırı altında kalan kararlara istinaf kanun yoluna başvurulamaz.

  1. TÜKETİCİ MAHKEMELERİ İLE DİĞER MAHKEMELER ARASINDAKİ İLİŞKİYE GENEL BAKIŞ

Tüketici Mahkemelerinin yapısı gereğince özel istisnai uyuşmazlıklar da mahkemenin görev alanına girmektedir. Burada bir tarafın tüketici olması halinin kanuni olarak özellikle korunması nedeniyle tüketici mahkemelerinin görev alanı bir hayli genişlemiştir.

  • Ticari Davalar ile İlgili Uyuşmazlıklar

Tüketici, bir mal ve hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan kişi olarak tanımlanmakta iken tüketicinin işlem yaptığı karşı taraf, bazen satıcı, bazen sağlayıcı, bazen de bunların hepsini kapsayacak şekilde “ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden” veya “sözleşmeyi düzenleyen” gibi ifadelerle anılan gerçek ya da tüzel kişiler oluşturmaktadır.[6] Mutlak ticari davalar ise TTK m. 4’te sayılmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın TTK’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari davalardandır. Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın TTK’da düzenlenen konulardan doğan uyuşmazlıklar mutlak ticari dava niteliğinde olduğundan bu davalarda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi olacaktır. Bununla birlikte TKHK m. 83/2’de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” hükmü yer almaktadır. Belirtilen nedenle öncelikle tüketici mahkemesinin görevli olduğundan söz edebilmek için uyuşmazlığın tüketici işlemi kapsamında olması gerektiği açıktır.Ticari dava mahiyetindeki tüm uyuşmazlıklar tüketici mahkemesinin görevi dışında kalacaktır.[7]

  • Taşınmaz Mallar ile İlgili Uyuşmazlıklar

6502 sayılı Kanun’un tanımlar başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasının h bendinde“Alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi mallar” olarak bu kanunun tüketiciye tanımış olduğu koruma kapsamında yer alan taşınır taşınmaz mallar açıkça sayılmıştır. Yine ayıplı ifada tüketicinin sahip olduğu seçimlik haklarından onarım hakkını seçmesi halinde konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda ayıbın hangi sürede giderileceği TKHK m. 11/4’te ayrıca belirtilmiştir.

Kanunun 40. Maddesinde de ön ödemeli konut satış sözleşmeleri “tüketicinin konut amaçlı bir taşınmazın satış bedelini önceden peşin veya taksitle ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen veya kısmen ödenmesinden sonra taşınmazı tüketiciye devir veya teslim etmeyi üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanmıştır. Bu sözleşme türü direkt olarak kanunda düzenlenmiş olması ve  bu sözleşmelerde satın alan kişinin tüketici sıfatına sahip olması nedenleriyle doğacak uyuşmazlıklarda tüketici mahkemeleri görevli olacaktır.

Devre tatil ve uzun süreli tatil hizmetleri sözleşmesi Kanunun 50. maddesinde“bir yıldan uzun süre için kurulan ve tüketiciye bu süre zarfında birden fazla dönem için bir veya daha fazla sayıda gecelik konaklama imkânı veren sözleşmeler” olarak düzenlenmiştir. Devre tatil sözleşmeleri yapısı gereği bir taşınmazı konu edinmiş olup açıkça tarafı tüketici olduğundan bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklarda da tüketici mahkemeleri görevli olacaktır.[8]

Uygulamada sıkça karşılaşılan kat karşılığı inşaat sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar da 6502 sayılı TKHK m. 73/1’de tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu açık biçimde ifade edildiğinden artık bu tip uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde görülmesi gerekmektedir.[9] Yine TKHK m. 32’de düzenlenen konut finansmanı sözleşmelerinden doğacak uyuşmazlıkların da tüketici mahkemelerinin görev alanına dâhil olduğunu belirtmek gerekir.

  • Sözleşmenin Niteliği ile İlgili Uyuşmazlıklar

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda şekle aykırılık, sözleşmenin konusunun emredici hukuk kurallarına, genel ahlâka veya kişilik haklarına aykırı ya da imkânsız olması, sözleşmeyi oluşturan irade beyanlarında sakatlık bulunması, irade beyanlarının muvazaalı olması ve iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde gabin bulunması geçersizlik nedenleri olarak düzenlenmiştir.[10]

TKHK’da sözleşmenin geçerlilik şartlarına ilişkin özel bir düzenleme yer almadığından ehliyetsizlik; sözleşmenin konusunun emredici hukuk kurallarına, genel ahlâka veya kişilik haklarına aykırılığı ya da imkânsız olması; sözleşmeyi oluşturan irade beyanlarındaki sakatlık ya da irade beyanlarının muvazaalı olmasından kaynaklanan uyuşmazlıklar genel mahkemelerin görev alanına girmektedir. Ancak tüketici sözleşmelerinin gabin sebebiyle iptali konusunda ortaya çıkan uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde görülmesi gerektiği yönünde Yargıtay kararları bulunmaktadır. Nitekim Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin , 08.10.2001 tarih ve 8675/8803 sayılı kararı gereğince, gabin sebebi ile iptal edilmiş halı yıkama makinesine ilişkin taksitle satış sözleşmesinde ödemelerin iadesine ilişkin uyuşmazlıkta tüketici mahkemesi görevlidir. Yargıtayın tüketici sözleşmelerinin gabin sebebiyle iptali talebinin tüketici mahkemesine yöneltilmesi gerektiği görüşünün gerekçesi olarak burada TKHK’nın uygulama alanına giren bir uyuşmazlık bulunduğu belirtilmektedir.

TKHK’nın çeşitli hükümlerinde sözleşmenin şekline ilişkin düzenlemelerin yer almaktadır. Örneğin TKHK m. 41 ön ödemeli konut satışı sözleşmelerinin tapuda tescil edilmesini satış vaadi sözleşmesinin ise noterde düzenleme şeklinde yapılmasını emredici olarak hüküm altına almış, ön ödemeli konut satışı sözleşmelerinde resmi şekil aramıştır. Şekle aykırılıktan doğan uyuşmazlıklar hakkında Yargıtayın güncel kararlara bakıldığında şekle aykırılık hallerinde dahi esasen TKHK kapsamında bir uyuşmazlık mevcut ise tüketici mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilmektedir.[11] Yine TKHK m. 83/2, tüketici işlemi konusunda taraflardan birinin tüketici olmasını yeterli görerek tüketici mahkemelerinin görevine ilişkin diğer kanunlardaki aksine hükümlerin uygulanmayacağını belirtmektedir.

[1] Buna karşılık, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3.maddesinin (h) bendinde yer alan düzenlemede ise, tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi” şeklindedir.

[2] Aydoğdu, Murat: 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Getirdiği Yeniliklere Genel Bakış, Sözleşmeye A ykırılık, Ayıplı İfa Kavramlarına Getirdiği Farklı Yaklaşım Ve Bu Konudaki Önerilerimiz, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 15, Sayı: 2, 2013, s. 6 (Yenilikler).

[3] Aras, Aslı: Tüketici Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2009, s. 82

[4] Kemal Döner, Tüketı̇cı̇ Mahkemelerı̇nı̇n Görevlı̇ Olduğu Uyuşmazlıklar, DÜHFD, Cilt: 22, Sayı: 36, Yıl: 2017, s. 137-185

[5] 6502 sayılı Kanun 73/2 maddesi “Tüketici mahkemeleri nezdinde Bakanlık, tüketiciler ve tüketici örgütleri tarafından açılan davalar 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununda düzenlenen harçlardan muaftır.”

[6] Güleç, Nuri: 6502 Sayılı Kanun Kapsamında Tüketici Hakem Heyetlerine İlişkin Tüketici Hukuku Ve Usul Uygulamaları, Ankara Barosu Eğitim Merkezi, Ankara, 2013, s. 2.

[7] “Kullanılan kredi ticari araç alımına ilişkin olup düzenlenen sözleşmenin de ticari nitelikli Genel Kredi Sözleşmesi olması ve nihayet uyuşmazlığın niteliği tüketici mahkemesi ile ticaret mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlığı bakımından görevsizlik kararı verilmiş olmasında da bir isabetsizlik bulunmamaktadır.” Yargıtay 11. HD, E. 2001/8035, K. 2002/325, Tarih: 21.01.2002

[8] “Taraflar arasında düzenlenen 19.1.1999 tarihli Ilgaz M.R. Üyelik Sözleşmesi 4822 sayılı kanunla değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 6/B maddesinde tanımı yapılan devre tatil sözleşmesi olup, somut olayda davalı satıcının davacı alıcıya hizmet satmayı üstlendiği ve taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. 4077 sayılı yasanın 23. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya tüketici mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.” Yargıtay 13. HD, 20.01.2004 tarih ve 2003/11144 E. 2004/376 K.

[9] “Somut uyuşmazlıkta, davalı müteahhit olup, davacı ile davalı arasında mülga 4077 sayılı kanun ile 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da tanımlanan şekilde satış sözleşmesi ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır. Mülga 4077 sayılı Yasanın 23. maddesi ile 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 73/1 maddesinde, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu öngörülmüş olup, davaya bakmaya tüketici mahkemesi görevlidir.”Yargıtay 13. HD, 13.10.2014 -2013/29698-2014/31024

[10] Oğuzman, Mustafa Kemal / Barlas, Nami: Medeni Hukuk, Giriş, Kaynaklar, Temel Kavramlar, 18. Bası, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2012, s. 204-211

[11] “Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta davacı ile davalı yüklenici İ… Ltd. Şti arasında 4077 sayılı yasada tanımlanan şekilde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, dairemizin içtihatlarına atıf ile ‘sözleşmenin geçersiz bulunduğu, bu nedenle bir tüketici işleminin bulunmadığı’ gerekçesi ile görevsizlik kararı verildiği anlaşılmış ise de; Dairemizin son zamanlardaki uygulamalarına göre; tüketiciler ile yükleniciler arasında gerçekleşen harici satış vaadi sözleşmelerinde sözleşmenin geçerli olup olmadığına bakılmaksızın, tüketici mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilmektedir. Hal böyle olunca, taraflar arasındaki uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığı anlaşılmış olmasına göre davaya bakmaya tüketici mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır . Bozma nedenidir.” Yargıtay 13. HD, E. 2011/6054 K. 2011/11003 T. 4.7.2011