Bir hukuki uyuşmazlığın giderilmesi sürecinde henüz dava açılmamışken ya da dava devam ederken ancak henüz nihai karara varılmamışken yargılamanın sonucunda talep edilen hakkın tehlikeye girmesine engel olmak üzere her iki tarafça talep edilebilen, yaklaşık ispat ile ispat edilmesi yeterli görülen, hızlı karar verilerek bağlayıcı niteliğe sahip olan kararların sağladığı korumalara geçici hukuki korumalar denmektedir. Geçici hukuki koruma talep eden tarafın hukuki yararının bulunması şart olduğu gibi talebinde de tercih edilen geçici hukuki korumanın türü ve sebeplerini bildirmesi zorunludur. Taleple bağlılık ilkesi gereği mahkemeler tarafların talep ettiği hukuki koruma dışında başkaca bir karara hükmedemez. Uygulamada sıkça karşılaşılan ve mahiyetleri gereği birbirine fazlaca karıştırılan iki koruma türü ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacizdir. Bu çalışmada geçici hukukî koruma kavramının alt başlıkları olan ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz konusu, bu kavramların ortak yönleri ve farklılıkları özellikle Yargıtay kararları ışığında incelenecek ve içtihat örnekleri ile açıklanacaktır.
- İHTİYATİ TEDBİR KAVRAMI
İhtiyatî tedbir, yargılama başlamadan önce yahut yargılama esnasında, davacı ya da davalının kesin hüküm verilene kadarki zaman zarfında hukukî durumlarında veya dava konusu şeyde meydana gelebilecek zararları engellemek amacıyla getirilmiş, geçici nitelikte bir hukukî korumadır.[1] 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” düzenlemesi ile de kanun metninde yerini almıştır.
İhtiyati tedbir talep edebilmek için, önce taraflar arasında uyuşmazlık konusu olacak bir «hak» ve bu hak üzerinde ihtiyati tedbir talep edilebilecek «ihtiyati tedbir sebebi» mevcut olmalıdır. Bu tedbir sebepleri ise, oldukça geniş tutulmakla birlikte, yine de bu sebeplerin oluşması ve hem hakkın hem de sebeplerin yaklaşık ispat seviyesinde ispat edilmesi gerekir.
Dava sırasında davalının dava konusunu başkasını devretmesi mümkün olduğundan, davacının davayı kazanması hâlinde dava konusu şeye (mala) kavuşması tehlikeye girebilir. İşte, davacının davayı kazanması hâlinde dava konusuna kavuşmasını, dava sırasında (hatta davadan bile önce) güvence altına almaya yarayan geçici hukukî korumaya ihtiyati tedbir adı verilir.[2]
- İHTİYATİ TEDBİR KARARI ŞARTLARI
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesinin 1. fıkrası uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyatî tedbir kararı verilebilir. Anılan hükümde ihtiyatî tedbirin şartları genel şekilde düzenlenmişse de kanun lafzından anlaşılacağı gibi ihtiyatî tedbirler açısından temel iki şartın bulunduğu söylenebilir. İhtiyatî tedbir talebine konu olan bir hakkın mevcut olması ve bu hakkı veya hakka konu olan şeyi tedbiren korumayı gerekli kılan sebep veya sebeplerin bulunması, ihtiyatî tedbir kararı verilebilmesi için gereken iki temel şarttır.[3]
- İHTİYATİ TEDBİR TALEBİ VE KARARIN UYGULANMASI
İhtiyati tedbirde görev ve yetki genel hükümlere göre tespit edilecektir. Yani, esas hakkında hangi mahkeme görevli ve yetkili ise, ihtiyati tedbir bakımından da o mahkeme görevli ve yetkilidir. Dava açıldıktan sonra ise, ancak davanın görüldüğü mahkemede tedbir talep edilebilir(m. 390/1). İhtiyati tedbir isteyen, bu konuda dilekçe ile talepte bulunacaktır. Dilekçede, diğer genel hususlar dışında, özellikle şu hususlara dikkat edilmesi, belirtilmesi ve mahkemece aranması gerekir(m. 390/3): İhtiyati tedbirin dayandığı hakkın açıkça belirtilmesi. İhtiyati tedbirin dayandığı sebep veya sebeplerin somut ve açık olarak tam olarak belirtilmesi. Dilekçede bu hususların belirtilmesi yeterli olmayıp bunları en azından yaklaşık ispat seviyesinde ispata elverişli olarak dayanak ve delillerinin gösterilmesi zorunludur.[4] Lakin, ihtiyatî tedbiri talep eden tarafın, belirtilen sebeplerden birisinin gerçekleşme ihtimalinin bulunduğunu yaklaşık olarak ispat etmesi gerekmektedir. Bu noktada yaklaşık ispat yeterlidir, hâkim hiçbir zaman ihtiyatî tedbir talebi hakkında karar verirken talep edilen tedbirin şartlarının oluşup oluşmadığını tam ispat seviyesinde ispat edilmesini aramamalıdır.[5]
- İHTİYATİ HACİZ KAVRAMI
İhtiyati haciz, alacaklının para alacağını riske atmamak mahkeme aracılığıyla ve icrai işlemden önce borçlunun malları üzerinde geçici olarak uygulanan bir koruma tedbiridir. İhtiyati haciz kavramı; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 257. Maddesinde “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir:
1-Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;
2- Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa;Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.” denilerek kanun maddesinde yer almıştır.
- İHTİYATİ HACİZ ŞARTLARI
İlgili kanun maddesine göre ihtiyati haczin şartlarından birincisi ve en önemlisi alacağın para alacağı olmasıdır. İhtiyati haciz kurumu, para alacakları ve para olarak talep edilebilecek olan alacaklar için düzenlenmiştir. Ayrıca burada bir diğer önemli hususta alacağın rehinle temin edilmiş olmaması gerektiğidir. İhtiyati haciz talebinde bulunabilmek için borcun vadesi de önemli bir unsurdur. Nitekim vadesi gelmiş bir borç için ihtiyati haciz talebinde bulunmak için özel bir şart aranmamaktadır. Ancak vadesi gelmemiş borçlar için ihtiyati haciz talep edilecek ise burada iki hal düzenlenmiştir. Bunlardan ilki borçlunun muayyen yerleşim yerinin olmaması ikincisi ise borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatta alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunulmasıdır. Bu iki şartta da vadesi gelmemiş borçlar için ihtiyati haciz talebinde bulunulabilecektir.
- İHTİYATİ HACİZ TALEBİ VE KARARIN UYGULANMASI
Alacaklı, söz konusu para alacağını güvence altına almak amacıyla mahkemeden borçlunun belirli bir malvarlığına el konulmasını talep edecektir. Burada ihtiyati haciz sebepleri, alacağın miktarı ve yine hacze konu olacak malların bildirilmesi gerekmektedir. Ayrıca ihtiyati haciz korumasının gerekliliğini ispatlamak üzere belgelerin de bir arada sunulması önemlidir. Alacaklı taraf; ihtiyati haciz kararının yerine getirilmesini karar tarihinden itibaren 10 gün içerisinde yine kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden, istemek zorundadır. Bu süre zarfında kararın infazı istenmez ise ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar. Nitekim İİK’nun 259. Maddesinde bu husus “Alacaklı, ihtiyati haciz kararının verildiği tarihten itibaren on gün içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden kararın infazını istemeye mecburdur. Aksi halde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar. İhtiyati haciz kararları, 79 dan 99 uncuya kadar olan maddelerdeki haczin ne suretle yapılacağına dair hükümlere göre icra edilir. (Ek son fıkra: 17/7/2003-4949/61 md.) İhtiyati haczin infazı ile ilgili şikayetler infazı yapan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine yapılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
- İHTİYATİ TEDBİR VE İHTİYATİ HACZİN ORTAK YÖNLERİ
Geçici hukuki koruma türlerinden olup birbirine sıkça karıştırılan ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kurumlarının farklarına geçmeden önce ortak yönlerini açıklamak gerekir. Şöyle ki;
- Her iki hukuki kavram da geçici hukuki koruma türündedir.
- Her iki hukuki korumada da Kanun ile hüküm altına alınmış sürelerde ve belirli şartlarda işlemlerin gerçekleştirilmesi esastır. Burada Kanun ile belirlenen süreler içinde işlem yapılmaması halinde koruma kararları hükümsüz kalacaktır.
- Gerek ihtiyati haciz gerekse ihtiyati tedbir karan maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyecektir.
- Yaklaşıp ispat yeterlidir. Her iki halde de haklılığın tam olarak ispatı yerine haklılığın gerçeğe yakın şekilde ispatı yeterlidir. Buna gerçeğe yakınlık karinesi de denmektedir.
- Hem ihtiyati haciz kararı hem de ihtiyati tedbir karan duruşma yapılmaksızın verilebilmektedir.
- Her iki hukuki koruma kararı da görevli ve yetkili mahkeme tarafından verilmelidir.
- Gerek ihtiyati tedbir gerekse ihtiyati haciz kurumlarının her ikisinde de şartların oluşup oluşmadığı somut olaya göre incelenmek zorundadır.
- İHTİYATİ TEDBİR VE İHTİYATİ HACZİN FARKLARI
İhtiyati haciz 2004 sayılı İİK m.257 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, ihtiyati tedbir daha genel mahiyette bir hukuki korumadır. Ancak belirtmek gerekir ki; ihtiyati haciz, bir ihtiyati tedbir türü değil, başlı başına ve yalnızca bir geçici hukuki koruma yolu olarak kabul edilmektedir. İhtiyati haciz ile ihtiyati tedbir arasındaki farklar ise şu şekilde sıralanabilir:
- İhtiyati hacizde; haczedilen mal ve haklar, alacaklının gerçekleştirdiği veya gerçekleştirmeyi düşündüğü dava veya icra takibinin konusu değildir. Ancak ihtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur. Kaldı ki; üzerine tedbir konulan şeyin dava konusu olması gerekliliği zorunlu bir unsurdur.
- İhtiyati haciz yalnız para ve teminat alacakları hakkındaki davalarda veya icra takiplerinde söz konusu olduğu halde, ihtiyati tedbir kural olarak para dışındaki hak ve mallar üzerinde tesis edilir. İhtiyati haciz sadece taşınır ve taşınmaz mallarla alacak ve haklara ilişkindir. Bir şeyin yapılması veya yapılmamasına dair fiil ve hareketler ile bir şeyin teslimi veya bir paranın ödenmesi ve ödenmemesi gibi yükümlülükler de ihtiyati tedbirin konusu kapsamına girmektedir. İhtiyati haciz, İİK’da düzenlendiği üzere yalnız para ve teminat alacakları hakkındaki dava ve icra takiplerinde söz konusu olmaktadır.
- İhtiyati hacizde haczedilen mallar üzerinde bir uyuşmazlık veya dava bulunmamaktadır. İhtiyati tedbirde ise çekişmeli ve dolayısıyla dava konusu hakkında önleyici nitelikte tedbir tesis edilmiş olur. Buna karşılık ihtiyati hacizde, alacaklıya henüz kesin haciz isteme yetkisinin olmadığı süreçte alacaklının para alacağı güvence altına alınır.
- İhtiyati hacizde icra takibi veya alacak davası sonunda, hacizli mal alacaklıya aynen verilmez. Burada alacaklı açacağı davada haklı çıkarsa veya alacaklının yaptığı takip kesinleşirse üzerine ihtiyati haciz konulan mallar icra dairesince satılır ve alacaklının alacağı ödenir. İhtiyati tedbirde ise tedbir konulan mal aynen hak sahibi başvurana verilir.[6]
- İhtiyati tedbir kararı verilmiş bir gayrimenkul malın başkasına devri de yasaklanmaktadır. Ancak üzerinde ihtiyati haciz olan bir gayrimenkul başkasına satılabilir ya da üzerinde başkası lehine hak tesis edilebilir.
- İhtiyati haciz kararından sonra alacaklı, borçlu hakkında dava açmaya mecbur olmayıp icra takibine de girişebilecektir ancak ihtiyati tedbir kararının icrası için dava açılması zaruridir. İhtiyati tedbir talep eden taraf kanuni süresi içerisinde dava açmalıdır.
- İstihkak davaları; ihtiyati haciz kararından sonra açılacak ise icra mahkemelerinde, ihtiyati tedbir kararından sonra açılacak ise genel mahkemelerde açılacaktır.
- İhtiyati haciz kararında; alacaklı, ihtiyati haciz kararının verilmesinden itibaren on gün içerisinde mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden kararın uygulanmasını talep etmek zorundadır. Aksi halde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden hükümsüz kalacaktır. İhtiyati tedbirde ise kararın verilmesinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbir kararının uygulanmasının talep edilmesi gerekmektedir. Talep edilmemesi halinde ihtiyati tedbir kararı kendiliğinden kalkar. İİK’nun 264/I hükmüne göre, “dava açılmadan veya icra takibine başlanmadan evvel ihtiyati haciz yaptırmış olan alacaklı; haczin tatbikinden, haciz gıyabında yapılmışsa haciz tutanağının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ya takip talebinde (Haciz veya iflas) bulunmaya veya dava açmaya mecburdur”. HMK’nun 397/1 maddesine göre “ihtiyati tedbir kararı dava açılmasından önce verilmişse, tedbir talep eden, bu kararın uygulanmasını talep ettiği tarihten itibaren iki hafta içinde esas hakkındaki davasını açmak ve dava açtığına ilişkin evrakı, kararı uygulayan memura ibrazla dosyaya koydurtmak ve karşılığında bir belge almak zorundadır”. Tamamlayıcı işlemler bakımından ihtiyati hacizde sürenin başlaması için haczin gerçekleştirilmiş olması gerekir ancak ihtiyati tedbirde talebin yapılmış olması yeterli olacaktır.
İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz arasındaki farklar içtihatlarda da sıkça anlatılmıştır. Örneğin . Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/3372 E., 2018/766 K. sayılı ilamında bu kurumların farkı “Amaç bakımından ihtiyati tedbir, aynı uyuşmazlık konusu olan taşınır veya taşınmaz malların devrinin önlenmesi, dava sonuna kadar aynen muhafaza edilmesi veya bir tehlike yahut zararın önlenmesi amacıyla HUMK’un 101 vd., HMK’nın 389 vd. maddelerinde öngörülen durumlarda başvurulan bir yol olduğu halde, ihtiyati haciz, bir alacağın tahsilini temine sağlayan bir vasıtadır. İhtiyati hacizde, ihtiyaten haczedilen mal ve haklar, alacaklının açtığı veya yaptığı veya açmayı yahut yapmayı düşündüğü dava veya icra takibinin konusu değildir. Halbuki ihtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur. Konuları bakımından ihtiyati haciz sadece taşınır ve taşınmaz mallarla alacak ve haklara ilişkin olabildiği halde, ihtiyati tedbirin konusu daha geniştir. Gerçekten ihtiyati hacze konu teşkil eden şeyler dışında bir şeyin yapılması veya yapılmamasına dair fiil ve hareketler ile bir şeyin teslimi veya bir paranın ödenmesi veya ödenmemesi gibi yükümlülükler de ihtiyati tedbirin konusu teşkil ederler.
Sonuçları bakımından ihtiyati haciz kararından sonra alacaklı borçlu hakkında mutlaka dava açmaya mecbur olmayıp icra takibinde de bulunabildiği halde (İİK mad. 264) ihtiyati tedbir kararı alan kimse mutlaka süresi içinde dava açmak zorundadır. İstihkak davaları bakımından da ihtiyati haciz ile ihtiyati tedbir farklılık arz eder. İhtiyaten haczedilen şeyler hakkında açılan istihkak davalarına İİK’nun 96 vd. hükümlerine göre İcra Mahkemelerince (İ.İ.K. Geçici 6.Madde) bakıldığı halde ihtiyati tedbir kararına konu teşkil eden şeyler hakkında istihkak iddiaları genel hükümlere göre genel görevli mahkemelerde incelenir.” şeklinde anlatılmıştır.
Nitekim yine bu hususta Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/10 E. , 2022/35 K. sayılı ilamında “Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için ihtiyati haczin, ihtiyati tedbirden farkına da kısaca değinilmesi gereklidir; ihtiyati haciz yalnız para (ve teminat) alacakları hakkındaki davalarda (veya icra takiplerinde) söz konusu olduğu halde, ihtiyati tedbir kural olarak paradan başka şeyler (haklar, taşınır ve taşınmaz mallar) hakkındaki davalarda alınır. İhtiyati tedbirde çekişmeli ve bu nedenle dava konusu olan şey (mesela, taşınır veya taşınmaz bir mal) hakkında önleyici nitelikte tedbir alınır; buna karşılık ihtiyati hacizde; alacaklıya henüz kesin haciz isteme yetkisinin (m.78;37) gelmediği bir dönemde, alacaklının para alacağının zamanında ödenmesi güvence altına alınır. İhtiyati hacizde (ihtiyaten) haczedilen mallar üzerinde (bu malların borçluya ait olduğu hakkında) bir çekişme yoktur ve bu nedenle bu mallar alacaklının açtığı veya yaptığı (veya açmayı veya yapmayı düşündüğü) bir dava veya icra takibinin konusu değildir. Oysa, ihtiyati tedbirde, üzerine ihtiyati tedbir konulan mallar, çekişmeli olup, davacının açmış olduğu veya ilerde açmayı düşündüğü bir davanın konusudur. Taşınmaz mallar üzerine ihtiyati tedbir konulması halinde, genellikle taşınmazın başkasına devrinin yasaklanmasına (ferağdan men’ine) karar verilmekte, üzerine ihtiyati tedbir konulan taşınmaz başkasına satılamamak ve devredilememektedir. İhtiyati hacizde alacaklı borçlunun malların önceden geçici olarak el konulduğundan ihtiyati haciz kesin (icrai) hacze çevrilip, takip kesinleşmeden, alacaklı ihtiyaten haczedilen malların satılmasını ve bedelinin kendisine ödenmesini isteyemez. Borçlu, üzerine ihtiyati haciz konulmuş olan taşınmazını başkasına satabilir/devredebilir (İİK m.26l, m.91). İhtiyati hacizde alacaklı, ihtiyati haciz kesin hacze dönüşürse üzerine ihtiyati haciz konulmuş olan mal icra dairesi tarafından satılır ve bedeli ile alacaklının alacağı ödenir. Oysa ihtiyati tedbirde, davacı davayı kazanırsa, üzerine ihtiyati tedbir konulmuş olan mal aynen davacıya verilir (teslim edilir). Alacaklının ihtiyati haciz koydurduğu mallar üzerinde bir öncelik (rüçhan) hakkı yoktur. İhtiyati haciz kararından sonra alacaklı, borçlu hakkında mutlaka dava açmaya mecbur olmayıp icra takibinde de bulunabildiği halde (İİK mad. 264) ihtiyati tedbir kararı alan kimse mutlaka süresi içinde dava açmak zorundadır. Diğer yandan HMK’nun 392. maddesine göre durum ve koşullar gerektiriyorsa mahkeme gerekçesini açıklayarak teminat alınmaksızın ihtiyati tedbire karar verebilir. Ancak İİK.’nun 259. maddesine göre mahkeme takdiren teminat alınmamasına karar veremez. Teminat alınmayacak haller hakimin takdirine bağlı olmayıp, sınırlı olarak Yasa da açıkça sayılan hallerde teminat alınmaksızın ihtiyati haciz kararı verilmesi mümkündür. Yukarıda açıklandığı üzere ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz birbirine yakın olmakla birlikte, amaç, sonuç, konu ve koruduğu hukuki yarar bakımından birbirinden tamamen farklıdır. İhtiyati haciz ile ihtiyati tedbir arasındaki bu açık farka rağmen, uygulamada hatalı olarak tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz, ihtiyati haciz mahiyetinde tedbir kararı verildiği görülmektedir. İhtiyati haciz ancak para alacakları için ve uyuşmazlık konusu olmayan borçlu/davalıya ait mal, hak ve alacaklar hakkında uygulanabilecekken, ihtiyati tedbir konusu para olsun veya olmasın çekişmeli bulunan uyuşmazlık konusu her şey hakkında uygulanabilir.” denmiştir.
- İHTİYATİ HACİZ MAHİYETİNDE İHTİYATİ TEDBİR KARARI VERİLMESİ HAKKINDA İÇTİHATLAR
Hukukumuzda yukarıda açıklandığı üzere ihtiyati tedbir diye bir kurum olduğu gibi ihtiyati haciz kurumu da mevcuttur. Ancak ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir kararı verilmesine dair bir hukuki dayanak bulunmamaktadır. Taraflarca getirilme ilkesi ve taleple bağlılık ilkesine tamamiyle zıt bir uygulama olan bu sistem medeni usul hukukundaki temel nosyonları zedeleyecektir.[7] İhtiyati haciz mahiyetinde verilen ihtiyati tedbir kararının uygulanması mümkün olmayacağı gibi, açıkça talebe ters düşeceğinden talebin reddedilmesi gerekmektedir. [8] Ancak geçmiş dönemde Yargıtay uygulamalarında istisnai tutulan bir hususa değinmek faydalı olacaktır. İçtihatlarda istikrar kazanmış şekilde tasarrufun iptali davalarına dair ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir kararları verilmekteydi. İhtiyati tedbir daha çok taşınmazın dava aşamasında üçüncü kişilere satışını engellemek amacıyla tesis edilirken ihtiyati haciz, dava aşamasında üçüncü kişiler tarafından dava konusu taşınmaz üzerine konulabilecek hacizler nedeniyle alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak üzere hak kayıplarını önlemek amacıyla hüküm altına alınmaktaydı. Tasarrufun iptali davalarında önemle nazara alınması gereken husus, uygulamada mahkemelerin bazen ihtiyati tedbir bazen de ihtiyati haciz kararı verebildiği; ortaya çıkabilecek sonuçlardan zarara uğramamak adına ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir talep edilecek ise verilecek kararın da bu nitelikte olmasına dikkat edilmesi gerekliğiydi. Yine Yargıtay, bu konudaki kararlarında, “Tasarrufun iptali davalarında uygulanacak olan ihtiyati haciz müessesesi, davacının alacağına kavuşması açısından getirilmiş olup istikrar kazanan Yargıtay uygulamasında da verilmiş olan ihtiyati tedbirlerin, “ihtiyati haciz mahiyetinde” olduğu” kabul etmekteydi.[9] Ancak güncel ve istikrar kazanan kararlarında ihtiyati haciz zımnında ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğine dair görüş birliği oluşmuştur. Kaldı ki; bu şekilde bir uygulamanın ısrarla kabul edilmesi, kanunun lafzına aykırı olacağı gibi kanun koyucunun amacına da ters düşecektir. Alacaklı taraf açık şekilde ihtiyati haciz yerine ihtiyati tedbir talebinde bulunmuşsa, hakim taleple bağlı olması nedeniyle talebi reddetmelidir. Buna karşılık talebin ihtiyati tedbir mi yoksa ihtiyati haciz mi olduğu konusunda belirsizlik var ise bu durumda hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde öncelikle bu belirsizliği gidermesi ve buna göre bir neticeye varması gerekmektedir. Burada hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü kapsamında taraflara talebini açıklamak üzere süre vermesi gerektiği gibi yine içtihatlarda da somut olay uyarınca uygulanan hukuki korumanın mahiyetine bakılarak da karar verilebilmektedir.[10] Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/1796 Esas, 2021 / 607 Karar ve 20.05.2021 tarihli ilamında da “6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 406 . maddesinin gerekçesinde “…Uygulamada farklı geçici hukukî korumaların birbirinin yerine kullanılmasının, hatta “ihtiyatî tedbir zımnında ihtiyatî haciz kararı verilmesi” gibi aslında kanuna tamamen aykırı geçici hukukî koruma kararı oluşturulmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.” denilmiştir. Burada açıkça görülebileceği üzere, ihtiyatî tedbir ile ihtiyatî haciz tedbirlerinin karıştırılmaması ve bu tedbirlerin birbirinin yerine kullanılmaması gerekmektedir. Madde gerekçesinde de açıkça ifade edildiği üzere “ihtiyatî tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz” ya da “ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir” gibi kavramlardan uzak durulması ve bu kavramların kullanılması hâlinde talepte bulunandan, ihtiyatî tedbir mi yoksa ihtiyatî haciz mi istediği konusunda talebini somutlaştırması istenmelidir.” denilerek ihtiyati haciz zımnında ihtiyati tedbir kararlarının verilmemesi gerektiği açıkça anlatılmıştır.
İhtiyati haciz ve ihtiyati tedbir, ilgili kişinin alacağını ya da hakkını koruma altına alan geçici hukuki koruma kavramlarıdır. Uygulamada yargılamanın yıllarca sürecek olması ve borçluların icra takipleri akabinde mal kaçırma ihtimallerinin bulunmasının önüne geçmeyi amaçlayan kurumlar olarak da nitelendirilebilir. Bu iki kurumun birbiriyle ortak yönleri olduğu gibi her ne kadar benzer gözükseler de çok daha fazla ayrık yöne sahiplerdir. Çalışmamızın sonucunda söylenebilir ki ihtiyati tedbir, nihai karara kadar devam eden yargılama süresince sonucun elde edilebilir olma halini sağlamak için talep edilecek geçici bir önlemdir. İhtiyati haciz ise alacaklının para veya teminat alacağının zamanında ödenebilmesi ve alacağın tahsilinin bu malların icra yoluyla satışı sayesinde de sağlanabilmesine yönelik olarak geçici bir el koyma işlemidir. İçtihatlarda da istisnai olarak birbirini yerine geçirilmişse de söylenmelidir ki bu iki kavram birbirine seçenek olarak kullanılmayacak kadar ayrışmış ve hukuki sonuçları birbirinden bağımsız koruma türleridir.
[1] Yargıtay 1.HD., E.:2012/436, K.:2012/7, T.: 10.01.2012 “…kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır.” şeklinde tarif edilmiştir.
[2] Yılmaz, Ejder,Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s. 582).
[3] Seven,Elif, İhtiyati Tedbire İlişkin Güncel Yargı Kararları Işığında Bir Değerlendirme, İzmir Barosu Dergisi, Sayı: 2 , s.444
[4] Özekes, Muhammet, Türkiye Adalet Akademisi HMK Toplantısı, Geçici Hukuki Korumalar notları, s.4
[5] Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 2012/4060 E., 2012/5172 K., 06.07.2012 tarihli kararında “Tedbir talep eden taraf, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır (HMK. m.390/3) ispat ölçüsü ise, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralının uygulanmasında hakim, iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğruluğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimalde olsa aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu sebepledir ki ihtiyati tedbire karar verilirken, haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kapsamında olan ihtiyati tedbir kararı verirken hakim, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur. Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkında karar verecek olan hakime geniş bir takdir alanı bırakmışsa da; hakim, her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemelidir ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre ihtiyati tedbir kararını verdiğini kararda belirtmelidir. İhtiyati tedbir şartları mevcut değilse, Yasa’nın öngördüğü ölçüde ispat edilememişse, ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir.” denmiştir.
[6] İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi, 2023/247 E. , 2023/282 K. sayılı kararında “İhtiyati tedbire esas olan hakkın iyi belirlenmesi gerekir. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır. Kanun, “uyuşmazlık konusu hakkında” diyerek bu hususa vurgu yapmıştır (m. 389/1). Ancak, özellikle dikkat edilmesi gereken husus, diğer geçici hukuki korumaların alanına giren konularda ihtiyati tedbire karar verilmemesidir. Bu sebeple, para alacakları konusunda özel ve istisnai durumlar dışında asıl geçici hukuki koruma ihtiyati hacizdir. Keza, diğer özel hükümlerde açıkça farklı bir geçici hukuki korumadan bahsedilmişse, bu durumda da o çerçevede bir karar verilmeli, ihtiyati tedbir kararı verilmemelidir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, a.g.e., s. 877). Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için ihtiyati haczin, ihtiyati tedbirden farkına da kısaca değinilmesi gereklidir; ihtiyati haciz yalnız para (ve teminat) alacakları hakkındaki davalarda (veya icra takiplerinde) söz konusu olduğu halde, ihtiyati tedbir kural olarak paradan başka şeyler (haklar, taşınır ve taşınmaz mallar) hakkındaki davalarda alınır. İhtiyati tedbirde çekişmeli ve bu nedenle dava konusu olan şey (mesela, taşınır veya taşınmaz bir mal) hakkında önleyici nitelikte tedbir alınır; buna karşılık ihtiyati hacizde; alacaklıya henüz kesin haciz isteme yetkisinin (m.78;37) gelmediği bir dönemde, alacaklının para alacağının zamanında ödenmesi güvence altına alınır. İhtiyati hacizde (ihtiyaten) haczedilen mallar üzerinde (bu malların borçluya ait olduğu hakkında) bir çekişme yoktur ve bu nedenle bu mallar alacaklının açtığı veya yaptığı (veya açmayı veya yapmayı düşündüğü) bir dava veya icra takibinin konusu değildir. Oysa, ihtiyati tedbirde, üzerine ihtiyati tedbir konulan mallar, çekişmeli olup, davacının açmış olduğu veya ilerde açmayı düşündüğü bir davanın konusudur. Taşınmaz mallar üzerine ihtiyati tedbir konulması halinde, genellikle taşın- mazın başkasına devrinin yasaklanmasına (ferağdan men’ine) de karar verilmektedir ve üzerine ihtiyati tedbir konulan taşınmaz başkasına satılamamaktadır/devredilememektedir.Oysa, borçlu, üzerine ihtiyati haciz konulmuş olan taşınmazını başkasına satabilir/ devredebilir (İİK m.26l, m.91). İhtiyati hacizde alacaklı ihtiyati haciz kesin hacze dönüşürse, üzerine ihtiyati haciz konulmuş olan mal icra dairesi tarafından satılır ve bedeli ile alacaklının alacağı ödenir. Oysa ihtiyati tedbirde, davacı davayı kazanırsa, üzerine ihtiyati tedbir konulmuş olan mal aynen davacıya verilir (teslim edilir). İhtiyati haciz ile ihtiyati tedbir arasındaki bu açık farka rağmen, uygulamada ihtiyati haciz yerine hatalı olarak ihtiyati tedbir kararı verildiği görülmektedir. Bahsedilmesi gereken bir diğer husus ise hukukun uygulanmasıdır. 6100 sayılı HMK’ nun 33. maddesine göre hâkim, Türk hukukunu resen uygulayacaktır. Maddedeki “Türk hukuku” terimi kanunların yanı sıra mevzuat ile örf ve adet hukukunu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri de kapsamaktadır. Davacı, dava nedenini yani dayandığı olayları bildirmekle yetinir. Bu olaylara uygulanacak hukuk kurallarını bulmak ve uygulamak, başka bir söyleyişle bu olayların hukuksal niteliğini ve nedenini tayin etmek Türk yasalarını kendiliğinden (re’sen) uygulamakla yükümlü olan (HMK.33) hakime aittir.Somut olaya gelince; dava konusu olay kaçak elektrik kullanımına ilişkin olup, teme- linde haksız fiil olduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Borçlunun temerrüdünün düzenlendiği 6098 sayılı TBK 117. maddesine göre haksız fiillerde fiilin işlendiği tarihi itibariyle borçlunun temerrüde düşmüş olacağı düzenlenmiştir. Davalının dava konusu mahalde kaçak elektrik kullandığına dair tutanaklar dosyaya ibraz edilmiştir. Ancak davacının amacı para alacağı olan bu tazminatını güvence altına almaktır. İhtiyati hacizin amacı sadece teminattır. Bu nedenle, bir para alacağının korunması için ihtiyati tedbir yoluna değil ihtiyati haciz yoluna başvurabileceği de yukarıda belirtilen yasal düzenleme gereğidir. Davacı vekili, her ne kadar isteminde ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacizi birlikte istemiş ise de, davacının amacının para alacağını teminat altına almak olduğuna göre, HMK 33 maddesi gereğince “uygulanacak hukuk normunun resen hakimce tespit edilmesi ve uygulanması hakime aittir” ilkesi gereğince talep hakkında ihtiyati haciz hükümlerinin uygulanması ve bu hükümler çerçevesinde talebin değerlendirilmesi gereklidir. Ayrıca dava konusu kaçak elektrik kullanım bedeli olduğuna göre, HMK 389 maddesi gereğince ihtiyati tedbirin sadece “uyuşmazlık konusu hakkında” verilebilmesi karşısında talebin ihtiyati tedbir olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir.Talebin ihtiyati haciz olarak kabul edilmesi gerektiği kabul edildikten sonra işin esa- sına girilmeden önce ihtiyati haciz talebi değerlendirilmelidir. Yargıtay 23.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2016/5783 E. 2016/4664 K.sayılı kararında “Talep ihtiyati haciz istemine ilişkindir. İİK’nun 257 vd. maddeleri gereğince para borcu alacaklısı rehinle temin edilmemiş bir alacağı için borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz malları ile alacaklarını haczettirebilir. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için tam ispat gerekmemekte olup, mahkemenin alacağın ve ihtiyati haciz sebeplerinin varlığına kanaat getirmesi yeterlidir (İİK’nun 258/1- gerçeğe benzerlik karinesi). Somut olayda, talep eden alacağının dayanağı olarak tek taraflı olarak düzenlediği sözleşmeye dayalı faturayı göstermiştir. Bu durumda, mahkemeye alacağın varlığına kanaat getirilecek yeterli delil sunulmadığından, ihtiyati haciz kararının koşulları mevcut değildir. Mahkemece, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddi yerinde olmamış, bozmayı gerektirmiştir” denilmiştir.
[7] Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/10 E. , 2022/35 K. sayılı ilamında “İhtiyati tedbir talebinin resen ihtiyati haciz, ihtiyati haciz talebinin resen ihtiyati tedbir olarak nitelendirilmesi de 6100 sayılı HMK’da düzenlenen yargılamaya hakim olan ve usul hükümlerinin temel kurallarını belirleyen düzenlemelere aykırıdır. HMK’nun 24.maddesinde “(1) Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. 2)Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz. 3)Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder.” HMK’nun 25.maddesinde; “(1)Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.2)Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.” HMK’nun 25.maddesinde; “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır. ” hükümleri düzenlenmiştir.Bu yasal hükümler değerlendirildiğinde ihtiyati tedbir talebinin ihtiyati haciz ya da ihtiyati haciz talebinin ihtiyati tedbir olarak değerlendirilmesi, hem tarafların talebi olmayan bir konuda karar verilmesine ilişkin “tasarruf ilkesine” hem tarafların talep etmediği veya söylemediği bir vakıanın kendiliğinden dikkate alınamayacağına ilişkin “taraflarca getirilme ilkesine” hemde hakimin tarafların talep sonuçları ile bağlı olduğuna, talepten başka bir şeye karar veremeyeceğine ilişkin yine “taleple bağlılık ilkesine” aykırıdır.” denmiştir.
[8] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2022/2607 Esas, 2022/9785 Karar sayılı ilamında “Şikayetçi 3. kişi’nin icra mahkemesine başvurusunda; açmış olduğu tasarrufun iptali davasında ihtiyati haciz mahiyetinde tedbir kararı verilmiş olmasına rağmen Müdürlükçe sıra cetveli düzenlenmesine yer olmadığına karar verildiğini belirterek bahsi geçen kararın iptal edilmesini talep ettiği, ilk derece mahkemesince şikayetin reddine karar verildiği, karara karşı 3. kişinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile sıra cetveli yapılmasına yer olmadığına ilişkin kararın iptaline dair hüküm kurulduğu görülmektedir.
Somut olayda; İslahiye Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/135 E sayılı dosyasının 16.02.2018 tarihli tensip tutanağının 11. bendinde; “ihtiyati haciz koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda henüz mahkememizde kanaat oluşmadığından ihtiyati haciz talebinin gerekli evraklar geldikten sonra değerlendirilmesine”, tutanağın 12. bendinde ise ; “İİK’nun 281/2. maddesi gereğince dava değerinin %15’i oranında teminat karşılığında ihtiyati tedbir talebinin kabulüyle, teminat yatırılıp makbuzu ibraz edildiğinde taşınmazın tapu kaydı üzerine ihtiyati tedbir şerhi işlenmesi için müzekkere yazılmasına” dair hüküm tesis edildiği, dolayısıyla şikayetçi lehine İİK’nın 281. maddesi gereğince tesis edilmiş bir ihtiyati haciz kararı bulunmadığı nedenle sıra cetveli düzenlenirken dikkate alınmayacağı netice itibarıyla başkaca haciz de bulunmadığından icra müdürlüğünce verilen ve şikayete konu “sıra cetveli yapılmasına yer olmadığına”dair kararda herhangi bir usul ve yasaya aykırılık olmadığı anlaşılmaktadır.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.” denilerek tedbir kararının ihtiyati hâciz olarak kabul edilmediği açıkça görülmektedir.
[9] Bkz. Y. 17. Hukuk Dairesi 2015/12576 E., 2016/185 K. “…Davacı alacaklı Hazine her ne kadar ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş ve mahkemece de ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ise de ihtiyati tedbir ihtiyati hacizden daha kapsamlı bir müessese olduğundan tasarrufun iptali davalarında talep edilen ihtiyati tedbir talebinin ihtiyati haciz olarak nitelendirilmesi gerekir. Zira İİK’nın 281/2.maddesinde tasarrufun iptali davaları için özel bir düzenleme yapılarak ihtiyati haciz isteyebilme imkanı getirilmiştir. İhtiyati haciz talebinin kabulü için tüm dava şartlarının gerçekleşmesine gerek bulunmamaktadır. Zira bunu beklemek dava ile elde edilecek sonuçların gerçekleşmesine engel teşkil edebilmektedir. 6183 sayılı Kanun ihtiyati haciz konusunda özel bir hüküm bulunmamakla birlikte İİK’nin 281/2.maddesi kıyasen uygulanarak tasarrufa konu mallar üzerinde ihtiyati haciz niteliğinde olan talebin değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı değirlendirme ile yazılı şekilde reddi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir…” Y. 17. Hukuk Dairesi 2012/7919 E. , 2013/4515 K. “…Davacı Banka vekili, davalı borçlu … İnşaat Tah.ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu taşınmazlarını davalı …’e onun da diğer davalı … Ofis Marka Patent Ajanlığı Müş. ve Tic. Ltd. Şti.ye satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep etmiş ve taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasını istemiştir. Mahkemece, dava konusunun taşınmazlar olmadığı gerekçesi ile tedbir talebinin reddine karar verilmiş karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Tasarrufun iptali davalarında davacı tarafça ihtiyati tedbir talep edilse dahi davacının taşınmazın aynına ilişkin bir davası olmadığından ihtiyati tedbir talebinin, İİK’nun 281/2 maddesi uyarınca istenen ihtiyati haciz yönünden değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle davacı talebinin ihtiyati tedbire ilişkin olduğu şeklindeki gerekçe ile talebin reddine karar verilmesi doğru değildir…”, Y. 17. Hukuk Dairesi 2016/15209 E. , 2017/6932 K. “…Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, İİK’nın 281/II fıkrası hükmüne göre hâkimin iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilmesine somut olayda da iptali istenen tasarruflar için açılmış olan işbu tasarrufun iptali davasında, alacaklının davasının kabulü halinde alacağına kavuşmasını tehlikeye düşürmemeye yönelik olarak ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir kararı verilmiş olmasına, tasarrufun iptali davalarında uygulanacak olan ihtiyati haczin, davacının alacağına kavuşması açısından getirilmiş bir uygulama olmasına nitekim istikrar kazanan Yargıtay uygulamasında da verilmiş olan ihtiyati tedbirlerin, “ihtiyati haciz mahiyetinde” olduğunun kabul edilmesine ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davalı … vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan kararın ONANMASINA…”
[10] Örneğin Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2012 / 1747 E., 2012 / 6061 K. sayılı ilamı “İhtiyati haciz, kural olarak, alacağın tahsili amacıyla yapılan girişimlerin semere vermesini sağlayan ve diğer hacizlere kendiliğinden katılma olanağı veren bir önlem ( tedbir ) olmakla beraber, bundan alacağın teminat altına alınması amaçlanmıştır. İhtiyati tedbirin konusu, muvazaalı olan şey olmasına karşın, ihtiyati haczin konusu daima bir alacaktır. Diğer bir deyimle, konusu alacak olan ve bir önlem ( tedbir ) olarak ihtiyati haczi gerektiren uyuşmazlıklarda, belli bir mal ya da aidiyeti yönünden uyuşulmayan bir hak mevcut değildir, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz yollarının biri takip hukukunda, diğerinin yargı kuralları içinde yer almasını sağlayan 1424 Sayılı Kanun değişikliği, bu nitelendirmenin sonucunu vurgulamaktadır.Öte yandan, İcra ve İflas Kanunu’nun 261/2. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararları, aynı Kanunun 79-99. maddeleri arasında yer alan haczin ne suretle yapılacağına dair hükümleri dairesinde icra edilmeleri gerekir. Anılan maddeler kapsamında istihkak davaları ve bununla ilgili hükümler yer aldığından, ihtiyati haczin uygulanmasına bağlı istihkak davalarının icra mahkemelerinde ve bu davalara özgü usul kuralları çerçevesinde çözümlenmesi gerekir.Bu açıdan H.U.M.K.’nun 512. maddesinde yer alan “üçüncü şahıs, mahcuz veya merhun eşyanın kendisine ait olduğu veya bunların kendisine rehin edildiği hakkındaki davasını eşyanın bulunduğu veyahut haczin vazolunduğu mahal mahkemesinde ikame edebilir.” yolundaki hüküm, 538 Sayılı Yasayla değişik İcra ve İflas Kanunu’nun 97/6. maddesiyle sonradan değiştirilmiş ve bu gibi davalara icra mahkemelerinde bakılacağı öngörülmüştür.Şu hususu da belirtmelidir ki, gerek istihkak iddialarında ve buna yapılacak itirazlarda, gerekse istihkak davalarına ait hükümlerde ihtiyati haciz ya da icrai haciz bakımından bir ayırım yapılmış değildir. Böyle olunca haczin ihtiyati veya icrai olması, istihkak davasının çözümünde görev yönünden herhangi bir fark doğurmaz. Esasen, İcra ve İflas Kanunu’nun 161. maddesinin son fıkrası hükmünden, ihtiyati hacizde de, istihkak prosedürünün icrai hacizde olduğu gibi yürütüleceği anlaşılmaktadır.Ayrıca, Kadıköy 2. İş Mahkemesi’nin 2007/1330 Esas sayılı dosyasında verilen karar, yukarda açıklandığı gibi, ihtiyati tedbir olmayıp, ihtiyati haciz olduğundan, ihtiyati hacizle ilgili şikayetlerin de icra mahkemesinde görülmesi gerekir.” şeklindedir.